Bedava
Bedava yaşıyoruz,
bedava;Hava bedava,
bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz,
bedava.
Delikli Şiir
Cep delik
cepken delik
Yen delik
kaftan delik
Don delik
mintan delik
Kevgir misin be kardeşlik
Gelirli Şiir İstanbul'dan ayva da gelir,
nar gelir
Döndüm baktım, bir edalı yar gelir, Gelir desen dar gelir;
Gün aşırı alacaklılar gelir.
Anam anam Dayanamam,
Bu iş bana zor gelir.
Dedikodu
Kim söylemiş beni Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptügümü, Yüksekkaldirimda, güpegündüz? Melahat'i almişim da sonra Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatirim, f
akat Kimin bacagini sikmişim tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmişiz; Kafalari çekip çekip Orada aliyormuşuz solugu;
Geç bunlari, anam babam,geç; Geç bunlari bir kalem; Bilirim ben yaptigimi. Ya o, Mualla'yi sandala atip, Ruhumda hicranin'i söyletme hikayesi?
Dağbaşı
Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
Güneş Batmış,
İçmeyip de ne haltedeceksin?
Davet
DAVET Bekliyorum Öyle bir havada gel ki, Vazgeçmek mümkün olmasın.
Sere Serpe
Uzanıp yatıvermiş,
sere serpe;
Entarisi sıyrılmış,
hafiften; Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor; Bir eliyle de göğsünü tutmuş. İçinde kötülüğü yok, biliyorum; Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki!
Rahat
Şu kavga bir bitse dersin, Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin;
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin;
Ölsem desene!
Bir Iş Var
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Degil, Vallahi degil; Bir iş var bu işin içinde.
Güzel Havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli Kanık
Sen Gidince
sen gidiyorsun ya işine yetişmek için saçlarını,
gözlerini, ellerini neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya her seferinde
bir şey unutuyorsun sıcak termometrede
yükselen çizgi kimbilir nerelerde soğuyorsun
senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan gözbebeklerin beni tutsa tutsa gözlerin tutar ; ayakta beni
yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
ne gelirse onlardan gelir bana çalışma gücü yaşama direnci mutluluk gibi kazanılması zor mutluluk gibi yitirilmesi kolay
bir açarsın ki mutluyum bir kaparsın ki herşey elimden gitmiş
Yaşıyoruz
Ben ölmedim...
Beni öldüremediler de;
Yaşıyorum, yaşıyorum işte,
At kıçında sinek gibi,
Töööbe, töbe!
Kapandı yüzümüze dergi kapakları,
Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda.
Şiir... O yosmanın boyuna. Gazete... Gelene gidene başyazı. Ara ki bulasın sayfalarda Şair Rıfaz Ilgaz’ı.
Düştükse itibardan
Ölmedik ya, yaşıyoruz işte, Yaşıyoruz dedik, yaşıyoruz be, Heeeey, fincancı katırları!
İçimizden Biri
Eli değnek tutar tutmaz
Çoban oldu;
Sardılar sırtına bazlamayı
Onaltı yıl güne verdi karnını, Onaltı yıl koyun güttü, kavalsız İnsanlardan ağayı tanır,
Adını bilmez sorarsan, Hayvanlardan Karabaş'ı
Günü yetti,
bıyığı bitti,
Okundu künyesi,
Gitti, davulsuz zurnasız.
Utancımı Anlatamıyorum
ölüm hiç özenilecek şey değil
sevgilim, ölümün güzeli yok
bir çirkin oluyor insan görme sevmeyi, düşünmeyi unutuyor ölecek misin; ya bir meydan da öl
ya da dağ başında kavgan için böyle yatakta miskince ölme
önce ellerden başlıyor ölmek hiç yarım kalmış bardak gördün mü
kitap gördün mü az önce okunmuş
görmedin değil mi,
ben çok gördüm
bu yüzden ölemiyorum
kolay kolay hem ölmek de nereden aklıma geliyor insanlar uzayda dolaşırken bütün ilaçları içiyorum yarım kalmasın diye
bütün kitapları okuyup bitiriyorum boyuna kuruyorum saatimi
getirdiğin portakalları yiyorum
sana beğendirmek zorundayım kendimi
bilmiyorsun,
direnmek zorundayım utanırım karşında ölmekten yaşıyorum böylesi daha iyi
Körüz Biz
Ne varsa otu ot çiçeği çiçek yapan
Tanyerinden söken umut ışığı
Sizin olsun çekik gözlü kardeşlerim Aydınlıklar sizin olsun körüz biz.
Bakmayın gözlerimizde yansıyan yıldızlara Göremeyiz ateşböceklerini biz körüz
Çakıp sönen deniz fenerlerini uzak kıyılarda
Bir bulut ne zamandır üstümüzde
Yurt genişliğinde bir bulut kurşun ağırlığında
Nilüferler sularımızda açar mevsimsiz
Dolanır ayaklarımıza boğum boğum
Yapraklarında iri leş sinekleri uçuşa hazır
Göz göz oyulmuş gözlerimiz biz körüz
Göz çukurlarımızda radarlar fırıl fırıl döner
Körüz el yordamıyla yaşıyoruz bu yüzden
Yeni körler peydahlarız uyur uyanır
Ayak altında ezile dursun karınca sürüleri
Ezenlerle bir olmuş yaşıyoruz ne güzel
Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne iyi
Körüz biz kör uçuşlara açmışız toprağımızı
Ha düştü ha düşecek çelik gagalardan
Mantar mantar açılan tohumlar sıcakta
Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan
Körüz göz bebeklerimize mil çekilmiş mil
Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk
Tetikte kendi parmağımız yabancının değil.
Son Şiirim
Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım |